YÜZ YIL SONRASINI BİR HAYAL EDELİM
YÜZ YIL SONRASINI BİR HAYAL EDELİM

AZİZ ARSLAN
-İnsanlar kalplerinin rengiyle hayatı yaşarlar! Tıpkı ayaklı birer gazete gibi? Ya iyiliğin veya kötülüğün rollerini sergilerler! Rolleri bitince de sahneyi terk ederler.
Kıymetli okurlarım...
Bu makale yazım evvela kendi nefsimedir.
Hayalen yüz yıl sonrasına gidelim? Yıl 2125... Yakınlarımız, dostlarımız ve arkadaşlarımızın hepsi toprak altında. Evlerimiz, arabalarımız, mal ve mülkümüz, oturduğumuz mekanlar, selam verdiğimiz insanlardan hiçbir eser kalmamış?! Toprak altında, olabilme ihtimalimizi göz önünde bulundurarak; Tekrardan dünya ya gelemeyeceğimizden ve ahirette bizi kurtaracak hayırlı amellerimizin olmadığını var sayarak! Dünya da peşinden koştuğumuz ev, araba, mal, mülk, makam, şan, şöhretin kabirde beş para etmediği ve saçma sapan hayallerin peşinden koşarak heba ettiğimiz ömrümüzün tamamını keşke iyiliklerle ve güzel amellerle geçirseydik temennisinde bulunacağız? Ama bu pişmanlık bize hiç bir fayda sağlamayacaktır.
Hakikat bu olduğu hâlde hiç ölmeyecekmiş hayat nîmetini âhiretten gâfil bir şekilde ziyan edip derin bir pişmanlık yaşayan insanları Kur’ân-ı Kerimin meali şöyle haber vermektedir:
"Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki, (dünyada iken) yaptığımızın yerine sâlih ameller işleyelim!» diye feryâd ederler.
(Onlara şöyle denilir:)
Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size bir uyarıcı da gelmedi mi? (Niçin inanmadınız?) Şimdi tadın (azâbı)!”
(Fâtır Suresi Ayet-37)
Sevgili okurlarım; Ömür sermayesini ziyan edenlere, ilişkin Bediüzzaman'ın bu ikâzı çok ibretlidir:
"Demek insan, bu dünyaya yalnız güzel yaşamak için ve rahatla ve sefa ile ömür geçirmek için gelmemiştir. Belki azim bir sermaye elinde bulunan insan, burada ticaret ile ebedi, daimi bir hayatın saadetine çalışmak için gelmiştir. Onun eline verilen sermaye de ömürdür."
Nitekim; İnsan hayatının belli bir süresi vardır. Ne zaman öleceği belli değildir. Mütemadiyen ecel bir gün bizim de kapımızı çalacaktır. Kapımız çalındığında, Azrâil’e şimdi değil, başka bir zaman gel deme imkanımız da asla olmayacaktır. Dolayısıyla, Allah teâlâ'nın emir ve yasakları doğrultusunda farz olan ibadetleri yapmak ve günahlardan sakınmakla berzâh alemine geçiş için bir pasaport olacaktır.
Hülâsa; Ölümün mahiyetine ilişkin; Necip Fâzıl'ın bu muhteşem ifadesini dikkatlere sunmadan geçemeyeceğim.
Necip Fâzıl şöyle der:
"O demde ki perdeler kalkar, perdeler iner, Azrâil’e hoş geldin diyebilmekte hüner…"
Kıymetli dostlar, demem o ki ömür sermayesi bir sefere mahsus verilen bir nimet. O elden çıktıktan sonra ne tekrarı var, ne de telâfisi… Dolayısıyla, ömür sermayemizi hayırlı amellerle ahiret ötesine taşıya bilme arzsuyla; Azrâil Aleyhisselâm’a Allâh’ın emriyle hoş geldin diye karşılayabilmektir.
Selam ve dua ile.